Davos 2017 ve Dijitalizm

Davos 2017 “Duyarlı ve Sorumlu Liderlik” ana teması ile popülist dünya liderlerine karşı iş dünyasını bir tür kalkışmaya davet ediyor’ Peki “dijitalizm” yeni bir devrimi ateşleyebilecek mi?

Dünya Ekonomi Forumu’nun (WEF) 47. Davos Zirvesi 17 Ocak 2017’de başladı. Zirve her sene bir konu seçip onun etrafında tartışmalar, konuşmalar, etkinlikler düzenliyor. Kurucusu Klaus Schwab’ın de ifade ettiği gibi zirvedeki oturumlar “etkileşimli” birer çalışma toplantısı formatında. Yani izleyicilerden de azami katılımcı olmaları bekleniyor.

Davos’un ilan ettiği konu sadece Davos’ta kalmıyor. Dünya iş çevrelerinde geniş yankılar uyandırıyor; iş çevrelerinin stratejik kararlarını etkiliyor. Bunun bir nedeni de WEF’in yılda bir hafta Davos’ta çalışıp, kalan 51 haftada yatıyor olmaması. Yıl boyunca dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde yüzlerce çalışma toplantıları organize ediyor ve seçilmiş olan konu ve ona götüren yolların yapıtaşları olacak nitelikteki projeleri hayata geçiriyorlar.

2016’nın konusu 4. Sanayi Devrimi idi. Bu tartışmaya çok açık bir isim. Ancak Davos Ruhu’nda konunun felsefesini yapmak pek yok – belli ki onu Schwab ve ekibi yapıyor. Katılımcılara düşen konunun işaret ettiği şeyleri, detayları tartışmak.

Örneğin 4. Sanayi Devrimi lafzının sübliminal mesajlar içeren ideolojik bir formatta olduğunu iddia eden ve bu nedenle eleştiren yok. Daha doğru ifadenin Sanayi Devrimi’nin 4. Evresi olduğunu başlıklaştıran da. Ancak 4. Sanayi Devrimi nedir diye sorguladığınızda yapılan açıklamalardan anlıyorsunuz ki aslında söylenmek istenen şey Sanayi Devrimi’nin 4. Evresi.

E o zaman neden öyle demiyorsun? Ya da öyle söylenmek yerine böyle söylense ne değişir?

Öyle söylenmek yerine böyle söylenmesi şunu değiştiriyor: Bu başlığa maruz kalan kitlenin çok azı detayları okuyup, ne demek olduğunu anlıyor. Çoğunluk ise “4. Sanayi Devrimi ! Hmm robotlarla, nesnelerin interneti ile ilgili bir şey” deyip geçiyor.

Bilinçaltına ise şu gizli mesaj yerleşmiş oluyor : Sanayi Devrimi sabittir; zaman zaman deri değiştirir. Şimdide de dördüncü kez deri değiştirmekte.

Bu mesaj zihinlerde neyin ıskalanmasını sağlıyor? Sanayi Devrimi’nin, onunla gelen kapitalizm (ve global türevleri) modelinin bir alternatifinin olabileceğini !

2008’de ABD’de kriz yaşanırken bir tür devletçilik modeli çerçevesinde bazı kiritik dev firmalar devlet sermayesi ile “kamulaştırıldı”. Yani köşeye sıkışan kapitalizm, hayatta kalmak için ruhunu bile satabileceğini tüm dünyaya gösterdi.

O yıllarda Marx’ın Londra’daki mezarına “senin haklı olduğunu biliyorduk” türünden mesajlar bırakılıyordu.

Davos’ta 2016’nın ana konusu olan “4. Sanayi Devrimi” çok büyük bir adımdı. İşlenmesi, hazmedilmesi yıllar alacak; kapitalizmi de düştüğü bataktan kurtaracak bir can simidi.

Oysa bu yıl çok daha pragmatik bir konu var : “Duyarlı ve Sorumlu Liderlik”. Ne bu allah aşkına? Geçen sene kapitalizmi kurtarıyorken bu yıl İnsan Kaynakları departmanının rutin konularından birine mi odaklanılıyor?

Prof. Klaus Schwab’ın açılış konuşması dikkatle dinlenirse bu mücbir konunun neden bu yıl gündeme alındığı daha iyi anlaşılacaktır. (Video için bkz : http://bit.ly/2iGyLaW)

Anlaşılan Schwab (ve çevresi), başta ABD olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde yükselen popülist kamu yönetimi hareketlenmesini globalleşmeye bir tehdit olarak görüyor ve buna karşın dünyanın her yerindeki “liderleri” “duyarlı ve sorumlu” olmaya davet ediyor.

“Lider” derken kastı sadece özel sektörü oluşturan şirketlerin üst düzey yöneticileri değil; aynı zamanda kamu yönetiminin de önde gelen yöneticileri.

“Duyarlı” derken kastı, bu liderlerin gerek kendi organizasyonu gerekse de yakın ve uzak çevresi ile etkileşim içinde olmaları. Dinlemeleri. Önerilere açık olmaları.

“Sorumlu” derken kastı ise sadece pasif olarak dinleyici pozisyonunda kalmamaları, bu geri bildirim sonucunda en uygun karar ne ise onu almaları, harekete geçmeleri.

Liderler tüm bunları ne için yapacak? Global çapta sosyo-ekonomik hayatın daha da kötüleşmesini engellemek için. Neden engellemeleri gerekiyor? Çünkü sosyo-ekonomik hayat kötüleştikçe popülist liderlerin ülke yönetimlerinin başına gelme olasılığı artıyor.

Görünen o ki Davos, Trump-vari globalleşme ruhuna aykırı görünen popülist liderlerle ile cepheden savaşmanın sonuç vermeyeceğini bilecek kadar deneyimli. Ancak “toplumsal” bir kalkışma sayesinde bu olumsuzluğun ilerlemesi durdurulabilir. Bu tabloda kalkışacak “toplum” kim? Hayır, ülkelerin sokaklarındaki insanlar değil. Global iş dünyasının üst düzey yöneticileri ile kamu yönetimindeki üst düzey bürokratlar.

Bu seneki konu ABD’deki seçim sonuçları neticesinde, sanki mecburiyetten seçilmiş. Ortada bir acil durum var. Kasımda Clinton seçilmiş olsaydı büyük bir olasılıkla bu seneki Davos’un konusu 4. Sanayi Devrimi olgusunu destekleyecek, güçlendirecek bir tema olurdu; bu değil!

Yine de konunun genelliği (“duyarlı ve sorumlu liderlik” istediğiniz her yere çekilebilir, dilediğiniz her şeyi içerebilir) 4. Sanayi Devrimi çıkışını da akıldan çıkarmamayı sağlıyor. Bu seneki konuyu güçlendirmek üzere belirlenmiş olan dört temel sütundan birisi 4. Sanayi Devrimi. Adreslenen temel şeyler ise işgücünün 4. Sanayi Devrimi’nden olumlu olarak nasıl etkileneceği?

Aslında cevap basit. Bilgisayarlaşma 80li ve 90lı yıllarda işgücünü nasıl dönüştürdüyse, “robotlaşma” da benzer bir etkiyi yapacak. Dün sadece kağıt-kalem ile iş yapmayı bilenler beyaz-yakalı sektörlerde iş bulabiliyorlardı. Ancak bilgisayarlaşma ile birlikte bunlar ya bilgisayar kullanmayı öğrenmek zorunda kaldı ya da resimden çıktı. Bu formasyonda üstü çizilen yüz kişinin yerine belki üç yüz tane bilgisiyar bilen kişi resme dahil oldu.

Bu formüle göre bilgisayarlaşma, insanı işsiz bırakmadı; aksine istihdamı artırdı. Siz gelin de üstü çizilen yüz kişiye anlatın bunu. Onlar işsiz kalmadı mı? Yeni teknolojilerin “yıkıcı”lığı buradan gelmektedir. Müstakil evlerin yıkılıp apartman, apartmanların yıkılıp gökdelen yapılmasında yıkıcılığa benzer bir durum.

Bilgisayarlaşma sadece daktilo ile yazan yazarları bilgisayara göç etmeye zorlamadı. Daktilo tamircilerini, daktilo sarf malzemesi satanları da göçe zorladı. Göç sonucunda hayatta kalanlar bilgisayar tamircisi oldu. Diğerleri evine gitti.

Sanayi Devrimi denilen robotlaşma da benzer bir etki yapacak. Dip toplamda belki istihdam edilen insan sayısı artacak ama “Senin için oyun bitti” denilerek evine gönderilen azımsanamayacak bir grup da artacak.

Bu insanların son iki silahı var : Yeni gelen teknolojileri ve giderek öteki herşeyi öğrenmeyi terk ederek cahil kalmayı seçmek. Ve “Asacağım, keseceğim!” diyen popülist liderleri başa getirmek.

Schwab ve benzeri kapitalizm paradigmasına tutulmuş baby-boom kuşağı temsilcilerini anlamak zor değil. Bir dogma olarak başlayan ve giderek rakipsiz kalmanın da verdiği rehavetle dogmatizme dönüşen kapitalizmin bir alternatifinin olabileceğini hayal etmek artık çok zor!

Oysa bugün sanayi devriminin dördüncü evresi dedikleri ve bunu sübliminal bir mesajla paketleyip 4. Sanayi Devrimi adını verdikleri şey özde kapitalizme bir alternatiftir; kapitalizmin yeni bir aşaması değil.

Global kapitalist model içine düştüğü çukurdan çıkmak için bu alternatifi satın almaya, esir almaya çalışmaktadır. Dijitalizm bu tuzağa düşecek mi?

İnsanlık, “bilgi toplumu”nu yeni bir toplum türü olarak idrak edebilecek mi? (Avcı-Toplayıcı, Tarım ve Sanayi Toplumu evrelerinden sonra gelen dördüncü bir toplum türü olarak).

Yoksa onu yıllardır seksi adının ardına saklanmış ne olduğu konusunda pek de bir fikir birliğine varılamamış içi boş “post-modernizm” sloganının yeni tanımı olarak mı paketleyecek?